Yumurtalık kanseri

Yumurtalık kanseri, yumurtalık karsinomu olarak da bilinir, kadın üreme organlarında en sık görülen ikinci kanser türüdür ve ne yazık ki en agresif tümör türlerinden biridir. Almanya’da her yıl yaklaşık 8.000 kadına yumurtalık kanseri teşhisi konmaktadır. Teşhis konulan ortalama yaş 68’dir. Yaklaşık 75 kadından biri yaşamı boyunca yumurtalık kanserinden etkilenecektir.

Yumurtalık kanserinde, yumurta ve hormon üretiminden sorumlu kadın üreme organları olan bir veya her iki yumurtalığın hücreleri kötü huylu hale gelir ve kontrolsüz bir şekilde büyür. Çeşitli hücre tipleri etkilenebilir, ancak en sık görüleni, epitelyal tümörler olarak bilinen en üst hücre katmanlarından ortaya çıkan tümörlerdir.

Bu kanser türünün zorluklarından biri, uzun süre hiçbir belirti vermemesi ve bu nedenle mevcut hastalığın varlığını gösterememesidir. Anatomik konumları nedeniyle, yumurtalık tümörleri belirti göstermeden fark edilmeden büyümek için bolca alana sahiptir. Bu nedenle, ne kadar erken teşhis edilirse, iyileşme şansı o kadar artar.

Yumurtalık kanserinin kesin nedeni genellikle belirsizdir, ancak ileri yaş, ailede kanser öyküsü, geç yaşta hamilelik ve hormon tedavileri gibi belirli risk faktörleri bu riski artırabilir.

Bazı bilinen risk faktörleri şunlardır:

  • Aile öyküsü: Yakın akrabaları (anne, kız kardeş veya kızı) yumurtalık kanseri olan kadınlar, bu tür kansere yakalanma riski daha yüksektir. Bazı gen mutasyonları hem meme hem de yumurtalık kanseri riskini artırdığından, ailede meme kanseri öyküsü olması da riski artırabilir.
  • Genetik mutasyonlar: Bazı genetik mutasyonlar, özellikle BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları, yumurtalık kanseri riskinin artmasıyla ilişkilidir. Bu mutasyonları taşıyan kadınlarda yumurtalık kanseri riski önemli ölçüde artar.
  • Yaş: Yumurtalık kanseri riski yaşla birlikte artar. 50 yaşın üzerindeki kadınlar daha yüksek risk altındadır.
  • Doğurganlık: Hiç hamile kalmamış veya geç yaşta hamile kalmış kadınlarda yumurtalık kanseri riski biraz daha yüksektir.
  • Hormon replasman tedavisi (HRT): Menopoz sonrası hormon replasman tedavisinin uzun süreli kullanımı, yumurtalık kanseri riskini hafifçe artırabilir.
 

Ancak, bu risk faktörlerinden bir veya daha fazlasının varlığı, bir kadının mutlaka yumurtalık kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Bu risk faktörlerine sahip birçok kadın hiç yumurtalık kanserine yakalanmazken, belirgin bir risk faktörü olmayan bazı kadınlar bu hastalığa yakalanabilir.

Yine de, yumurtalık kanseri riskinden endişe duyan kadınlar bu konuyu doktorlarıyla görüşmelidir. Erken teşhis ve düzenli taramalar, riski en aza indirmeye ve hastalığı erken aşamada tespit etmeye yardımcı olabilir.

Yumurtalık kanseri uzun süre herhangi bir belirti göstermez. Belirtiler genellikle sadece ileri aşamada ortaya çıkar ve çoğu zaman çok belirsizdir. Ancak, kadınların her zaman dikkat etmesi gereken ve jinekoloğa gitmeyi gerektiren bazı belirtiler vardır. Bu, özellikle belirtiler yakın zamanda ortaya çıkmışsa, normal adet kramplarından daha şiddetliyse ve birkaç belirti aynı anda ortaya çıkıyorsa geçerlidir.

Ciddiye alınması gereken belirtiler şunlardır:

  • Karın bölgesinde belirsiz ağrı veya rahatsızlık
  • Belirsiz sindirim sorunları, şişkinlik ve gaz
  • Kilo almadan karın çevresinde artış
  • Normalden daha sık idrara çıkma
  • Adet döngüsü dışında veya menopozdan sonra kanama
  • Sürekli yorgunluk ve performans düşüklüğü

 

Elbette, tüm bu belirtiler zararsız olabilir ve tamamen farklı nedenleri olabilir. Ancak her durumda, semptomlar kısa sürede kendiliğinden geçmezse kanser ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Kanserin erken teşhisi, özellikle yumurtalık kanseri durumunda, iyi tedavi seçenekleri ve iyileşme umudu sunar. Yumurtalık kanseri şüphesi varsa, genellikle görüntüleme, kan testleri ve doku örneklemesi kombinasyonundan oluşan kapsamlı bir tanı konur. Çoğu zaman, tümörün tam evresi ve yayılımı ancak ameliyat sırasında değerlendirilebilir.

Cerrahi

Cerrahi, yumurtalık kanseri tedavisinde neredeyse her zaman temel tedavi yöntemidir. Bu prosedür genellikle genel anestezi altında karın boşluğunda yapılan büyük bir ameliyattır. Bu ameliyatın özelliği, hem tedavi hem de ileri tanı işlevi görmesi ve tümörün evresini belirlemeye yardımcı olmasıdır. Genellikle doktorlar, hastalığın lokalize mi yoksa daha fazla yayılmış mı olduğunu ancak ameliyat sırasında değerlendirebilirler.

Yumurtalık kanseri, tümörün yayılma durumuna göre sınıflandırılır:

  • Lokalize tümör (evre I–II) sadece bir yumurtalıkta veya her iki yumurtalıkta büyür veya pelvis içindeki üreme organlarıyla sınırlıdır.
  • İleri evre tümör (evre III–IV) pelvis veya karın boşluğundaki diğer organlara yayılmış veya vücudun daha uzak organlarına metastaz yapmıştır.
 
Her durumda, ameliyatın amacı tümörü mümkün olduğunca tamamen çıkarmaktır. Çıkarılan doku daha sonra histolojik olarak incelenir. Bu, kanser hücrelerinin normal dokudan ne kadar farklı olduğunu analiz etmeyi de içerir. Sözde derecelendirme, kanser hücrelerinin normal dokudan ne kadar farklı olduğunu gösterir: bir tümör ne kadar az farklılaşmışsa, normal dokudan o kadar farklıdır ve o kadar kötü huyludur.
 
Erken evre yumurtalık kanseri hastalarında, tümörün etkilediği yumurtalık ve ilgili fallop tüpü çıkarılır. Yumurtalık kanseri ilerlemişse, ameliyat daha kapsamlıdır ve etkilenen çevre organların veya organların bazı kısımlarının, örneğin bağırsağın bazı kısımlarının da çıkarılması gerekebilir. İleri evre yumurtalık kanseri genellikle beyin, akciğerler, karaciğer, dalak, lenf düğümleri ve kemiklerde uzak metastazlar oluşturur.
 
Kemoterapi
 
Ayrıca, ilerlemiş tümörleri olan hastalar genellikle ameliyat sonrası kemoterapi alırlar. Bunun amacı, kanserin büyümesini engellemek ve vücuttaki metastazları öldürmektir. Ancak, erken evre yumurtalık kanseri olan çoğu hasta da kemoterapi alır. Birçok kadın, saç dökülmesi, yorgunluk veya şiddetli mide bulantısı gibi kemoterapinin yan etkilerinden korkar. Ancak, bu yan etkilerin çoğu artık destekleyici önlemlerle etkili bir şekilde tedavi edilebilir ve önemli ölçüde hafifletilebilir.
 
Radyasyon tedavisi yumurtalık kanseri için nispeten nadiren kullanılır.
 

Yumurtalık kanseri tedavisi son yıllarda bazı ilerlemeler kaydetmiş ve yeni tedavi yaklaşımları araştırılmıştır.

 

Bunlardan bazıları şunlardır:

İmmünoterapi, yumurtalık kanseri için de araştırılan, kanser tedavisinde umut vaat eden bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, hastanın bağışıklık sistemini aktive ederek kanser hücreleriyle savaşmasını sağlar. Pembrolizumab ve avelumab gibi monoklonal antikorlar, belirli yumurtalık kanseri türleri için değerlendirilen immünoterapi örnekleridir.

  • PARP inhibitörleri, BRCA mutasyonu olan ve yumurtalık kanseri olan kadınlarda kullanılan ilaçlardır. Olaparib, rucaparib ve niraparib gibi bu ilaçlar, kanser hücrelerindeki onarım proteinini bloke eder ve büyümelerini engelleyebilir.
  • Hedefli tedavi, kanser hücrelerinin büyümesinde rol oynayan belirli molekülleri veya sinyal yollarını hedef alır. Bevacizumab, yumurtalık kanseri tedavisinde kullanılan ve tümörlere kan akışını engelleyen hedefli bir ilaç örneğidir.
  • Minimal invaziv cerrahi ve robotik alanındaki gelişmeler, yumurtalık kanseri için cerrahi prosedürlerin olanaklarını genişletmiştir. Bu, daha kısa iyileşme süreleri ve daha az postoperatif komplikasyonlara yol açabilir.
  • Tedavinin etkinliğini artırmak için kemoterapi, hedefli tedaviler ve immünoterapi gibi farklı terapötik yaklaşımların kombinasyonu yoğun bir şekilde araştırılmaktadır.
  • Biyobelirteçler ve görüntüleme teknolojileri geliştirmek için çalışmalar devam etmektedir, ancak şu anda yumurtalık kanserinin “gerçek” erken teşhisi mümkün değildir. Bununla birlikte, kadınlar, özellikle ileri yaştaki kadınlar, önerilen yıllık pelvik muayeneye devam etmelidir.


Yumurtalık kanserinin tedavisi, hastalığın evresi, tümörün türü ve hastanın genetik özellikleri gibi bireysel faktörlere büyük ölçüde bağlıdır. Bu nedenle, uygun tedaviye ilişkin karar, hasta ve tıbbi ekibi arasında yakın istişare içinde alınmalıdır. Yumurtalık kanseri riski yüksek olan kadınların, hastalığı erken aşamada tespit etmek için düzenli taramalara girmesi de önemlidir.

 

Biliyor muydunuz?

Kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri: Bir ailede sadece birkaç kadın yumurtalık kanserinden etkileniyorsa, buna sporadik yumurtalık kanseri denir. Ancak bazı ailelerde yumurtalık kanseri, meme kanseriyle birlikte ve daha genç yaşlarda daha sık görülür. Genetik testler, bu ailelerde hastalığa yatkınlığın kalıtsal olduğunu kanıtlayabilirse, buna genetik veya kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri denir.

Çoğu durumda, hastalık nedeni olan BRCA1 veya BRCA2 genleri, yumurtalık veya meme kanseri vakalarının artmasından sorumludur. Bu arada, kalıtsal yatkınlığı olan ailelerde erkekler de meme kanserinden etkilenebilir.

Ailenizde yumurtalık veya meme kanseri genetik riskinin özellikleri varsa, uzman bir merkezde genetik danışmanlık almalısınız. Riskin arttığını biliyorsanız, olası hastalıkları önlemek için hedefli, kapsamlı erken teşhis önlemleri alabilirsiniz.

Başka önemli noktalar:

Kistler, özellikle genç kadınlarda yumurtalıklarda sıklıkla görülür. Bunlar, bir hücre tabakası ile çevrili ve sıvı ile dolu doku boşluklarıdır. Çok büyük hale gelebilirler ve genellikle iyi huyludurlar. Ancak, diğer kanser türlerinden kaynaklanan kötü huylu tümör metastazları da yumurtalıklara yerleşebilir. İyi huylu yumurtalık tümörleri ve yumurtalık metastazları yumurtalık kanseri değildir; her ikisi de farklı şekilde tedavi edilir.

Forum sizin için ne yapabilir?